18 Ekim 2015 Pazar

Avustralya Günlüğüm - Esperance ve Eyre Highway

·         ESPERANCE! (21 Ekim 2014)

21 Ekim 2014 sabahı erkenden "Esperance Seafront Caravan Park" isimli karavan parkına giriş yaptık, karavanımızı kamp moduna getirdik; elektrik ve suyumuz vardı. Esperance Seafront kamp alanı, okyanusun kenarında kurulmuş çok güzel bir kamp alanıydı.

Esperance Seafront karavan parkının okyanusa kıyısı

 


Bir şeyler yiyip dinlendikten ve biraz okyanus kıyısında yürüdükten sonra önce Cape Le Grand National Park'ın içerisinde bulunan Lucky Bay isimli koya gittik. Ve bu müthiş manzarayla karşılaştık.. Tarifi mümkün değil, ama fotoğraftaki manzarayı aynen yaşıyorsunuz. (Fotoğraflar editsizdir.) Bu koy, National Park içerisinde olduğundan ara sıra kangurular da ziyaret ediyormuş beraber güneşleniyormuşsunuz :) Ancak biz gittiğimizde karşılaşamadık :(

Lucky Bay'a yaklaşırken, okyanusun rengi <3

Fotoğraf editsizdir. 
Daha sonra, dünyada sayılı bulunan pembe göllerden birisi olan Pink Lake isimli göle gittik fakat pembe göl yerine normal mavi gölle karşılaştık! Acaba yanlış mı geldik diye düşündük ve hemen yakınında bulunan Lake Warden isimli göle de gittik ve manzara yine aynı idi.. Daha sonra internetten araştırınca yıllın belli aylarında pembe belli aylarında mavi olduğunu öğrendik bu gölün.. Avustralya'ya gelmiştim ama ne kanguruları ne de pembe gölü henüz görememiştim. Bende şans yok zaten diyerek pes ettim sonunda ve yola koyulduk yine çünkü çok vakit harcamıştık..

Hayvancılıkta çok gelişmiş olan Avustralya kırsalında yol boyunca gördüğümüz büyükbaş hayvanlar.

Yine yollara düşmüştük, bu kez hedefimiz Batı Avustralya eyaletinin sınır kasabası “Eucla”ydı. Belirtmek istiyorum, telefonlar Esperance’tan çıkar çıkmaz çekmemeye başladı tekrardan… Avustralya’ya geleli birkaç gün olmuştu fakat ben oldukça heyecanlı bir şekilde acaba kanguru görebilecek miyim? Ya da çölde gezen vahşi develere ya da deve kuşlarına rastlayacak mıyız? Gibi kafamda bir sürü sorularla ve heyecanla yolda ilerlerken e tabi hava karardı. Güzergahta Avustralya’nın en uzun düz yolu olan “Eyre Highway” vardı ve gece başladık bu yolda ilerlemeye.. Önceden bizi uyarmışlardı tabi halüsinasyon görmeye sebep oluyormuş bu yol diye, çünkü dümdüz yol var, ne bir eğim ne bir viraj, ve etrafta da hiçbir şey olmadığını düşünün, ne bir ev, ne bir ışık ve de ne bir ağaç.. Sonsuz boşluk gibi, ilginç, ürkütücü..

Karanlık yol.
Eyre Highway’a girmeden biraz önce, karavanı yol kenarında park ederek gökyüzünü izledik. Hayatımda gördüğüm en güzel anlardan biriydi sanırım. Hiçbir eğim, tepecik, ev, dağ vs olmadığı için tüm gökyüzünü 180 derece çıplak gözle görebiliyorsunuz ve karşılaştığınız manzara muh-te-şem!!! Milyonlarca büyüklü küçüklü yıldız düşünün ve etrafta da hiçbir ışık olmadığını. Araba dahi geçmiyor yoldan öyle düşünün. Türkiye’deki gibi değil, hani burada az ilerde bir benzin istasyonunun ışığı vardır, yahut uzaklardaki bir köyün ışıkları.. Burada hiçbiri yok, sonsuz karanlığın içerisinde parlayan sonsuz ışıklar.. Hepimiz adeta büyülenmiştik! Sonra ıssız çölün bilinmezliği ürpertti içimizi ve yeniden yola koyulduk.  Daha Eucla’ya çok yolumuz vardı. Ek bilgi, telefonlarımız hala çekmiyordu..


Yola koyulduktan kısa süre sonra ben (Ben ki hala yolda önümüze atlayan kanguru çıkmadı diye mızmızlanıyorken..) aniden karavanın önüne karanlığın içinden bir kanguru çıktı! Tabi dümdüz yola ilerlediğimiz için hızımız yüksekti, ani frenle durumu kurtardık ama hepimiz korkmaya başlamıştık. Ve sonra başladı, kangurular sürekli yola atlıyordu! Yaklaşık 1 saat boyunca 30-40 km hızla gitmek ve acı frenler yapmak zorunda kaldık. Bizden başka ne bir araba ne de karavan vardı yollarda. Sadece arada orada “road train” olarak adlandırılan büyük kamyonlar geçiyordu yoldan. O araçlar çok büyük oldukları ve önlerinde de plakalar olduğu için hızlarını kesmeden geçiyorlardı. (Yani kanguruları eziyorlardı L) Camdan içeriye dolan leş kokusu, kanguruları ezmeme ve kaza yapmama uğraşlarımızla, hiç kimsenin gözünü dahi kırpmadığı oldukça gergin bir gece geçirdikten sonra sabah ışıklarıyla birlikte Eucla’ya varmıştık. Ama yorgunluktan da ölmek üzereydik. Ve telefonlarımız hala çekmiyordu!


by nb.

Bir sonraki yazıda, Güney Avustralya sınırı Eucla ve balıkçı kasabası Fowlers Bay!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder